Osteoporoz
Osteoporoz, düşük kemik kütlesi ve kemik dokusunun mikro-mimarisinin bozulması sonucunda kemik kırılabilirliğinde ve kırık eğiliminde artışla sonuçlanan progresif bir metabolik kemik hastalığıdır.
Tüm dünyada insan yaşamının uzaması ile yaşlanan nüfusun artmasıyla giderek önemli bir sağlık sorunu haline gelmiştir. Günümüzde 200 milyondan fazla insanın osteoporotik olduğu tahmin edilmektedir.
Türkiye’de de toplum giderek yaşlanmakta ve dolayısıyla osteoporoz önemli bir sağlık sorunu olarak öne çıkmaktadır. Osteoporoz da kırık riski yaratan bir hastalıktır. Hastalığın en önemli komplikasyonu, kemik kırıkları olup, kırıklar ikincil birçok sağlık sorunları yaratabilmekte ve hatta ölümcül olabilmektedir.
Kemik çok dinamik bir organdır; sürekli kaybedilip (rezorpsiyon), yeniden yapılır (formasyon). Kemik kütlesi, doğumdan ergenliğe kadar şekillenir ve büyür (modelling).
Doruk kemik kütlesi esas olarak genetik faktörlerle tayin edilse de cinsiyet, beslenme, fizik aktivite ve büyüme sırasındaki sağlıkla, yakından ilgilidir, 20-30’lu yaşlarda aynı düzeyde muhafaza edilirken, daha sonra kayıplar başlar, kadında menopoz ve her iki cinste yaşlanmayla kemik kaybı giderek artar.
Osteoporozun en önemli klinik sonucu frajilite kırıklarıdır. Frajilite kırığı, normal olarak kırık oluşturmayacak derecede düşük düzeyli, düşük enerjili travma olarak bilinen mekanik güçler sonucu oluşan kırıklardır.
Osteoporoz Tanı Yöntemleri
Osteoporoz tanısı için önerilen, KMY’nin dual X-ray absorbsiyometri (DXA) yöntemi ile ölçülmesidir.
Hastanın boyunun ölçülmesi de osteoporoz riski değerlendirmesi açısından pratik bir yöntemdir. Muayenede hastanın gençliğinde (20 yaşındaki) bildiği boy uzunluğundan 4,0 cm veya daha önceki muayenede kaydedilmiş boy uzunluğundan 1,5- 2 cm daha az olması da önemli bir bulgudur
Osteoporoz Risk Faktörleri
Hareketsizlik
Fiziksel aktivitenin yetersiz olması osteoporoz için en önemli risk faktörüdür. Yatağa bağlı gençler için de bu durum geçerlidir. Bu hastalar birkaç ay içinde kemik kütlelerinin yaklaşık %30’unu kaybederler ve baştaki düzeye ulaşabilmeleri yıllar alabilir. Bu nedenle hastalıklarda istirahat süresinin mümkün olduğunca kısa tutulması gerekir.
Aşırı Spor
Sürekli ve yorucu çalışmalar, aşırı diyet, vücut ağırlığının sıkı kontrolü, vücut yağında aşırı bir azalmaya ve kadınlarda östrojen düzeyinde düşmelere yol açarak kırık riskini artırabilir.
Aşırı Zayıflık
Zayıf kadınlarda kırık riski yüksektir. Ağırlık artması kemiklerin güçlenmesine ve yağ hücreleri tarafından üretilen östrojen metabolitlerinin kemikleri osteoporozdan korumasına yol açar. Aşırı zayıflık osteoporoza neden olduğu gibi; aşırı kilo alma da omurlarda bozulma, diz ve ayak bileği eklemlerinde aşınma, kireçlenme gibi istenmeyen durumlara neden olabilir.
Sigara İçmek
Sigara içimi osteoporoz riskini iki kat artırır. Yetişkinlik döneminde günde 1 paket sigara için kadınların menopozda kemik mineral yoğunlukları, sigara içmeyenlerden %5-10 daha düşüktür. Sigara, yaşam boyu omurga kırığı oluşma riskini kadınlarda ve erkeklerde %13-32 oranında artırır. Kalça kırığı oluşma riski ise %30-40 oranında artar. Sigara kan kortizon düzeyini artırarak D vitamininin aktifleşmesini azaltır. Karaciğerde östrojen metabolizmasını etkileyerek yıkımını artırır. Vücutta kemik yapımı için gerekli olan C vitamini gibi bazı vitaminlerin eksikliğine yol açar.
Alkol Alımı
Alkol, kalsiyumu düzenleyen hormonları etkileyerek kemik yapımını azaltır ve osteoporoza zemin hazırlar. Aşırı alkol tüketiminde kalsiyum emilimi azalarak, atılımı artar. Burada belirleyici faktörler alkole eşlik eden yetersiz beslenme, düşük vücut ağırlığı, karaciğer hasarı, kalsiyum emiliminin azalması, östrojen düzeylerinin düşmesidir.
Fazla Kafein Tüketimi
Kalsiyum emilimini azaltarak ve hiperkalsiüriye yol açarak, kemik sağlığını olumsuz etkiler.
Eşlik Eden Hastalık Varlığı
Kalp ve damar hastalıkları, Diyabet, hipertiroidi ve bağ dokusu hastalıkları, romatizmal hastalıklar, mide ve barsak emilim bozuklukları kemik mineralizasyonunu bozarak özellikle kalça kemik mineral yoğunluğu üzerine olumsuz yönde etkili olur.
Kullanılan İlaçlar
Kortikosteroidler , antiepileptikler, diüretikler, anti- depressan ilaçlar, lityum, methotraxate, proton pompa inhibitörleri (mide koruyucular)ve antikoagulan ilaçlar.
Hormonal Nedenler
Kadınlarda menopoz nedeniyle östrojen azalması, erkekte testesteron azlığı, hipertroidi, hiperparatroidi, cushing hastalığı.
Stres
Endojen Kortizol üretimini arttırarak kemik yıkımını hızlandırır, kemik yapımını azaltır, kalsiyumun bağırsaktan emilimini azaltarak kemiği zayıflatır. Kronik stres, HPA aksını ve sempatik sinir sistemini harekete geçiriyor, üreme hormonu ve büyüme hormonunun salgılanmasını bastırarak, doku hücrelerinin iltihabi salgılarını arttırarak, sonuçta kemik oluşumunu engelleyerek ve kemik yıkımını uyararak kemik kaybına yol açıyor.
Kalsiyum Eksikliği
Büyüme sırasında yiyeceklerle kalsiyum alımı yeterli düzeyde olmazsa iskelet yapımı doruk noktasına ulaşamaz. Yıllar boyunca kalsiyum alımı az olduğunda, parathormon salınımı kemikteki depolardan kalsiyumun alınmasını uyarır ve sonuçta osteoporoz gelişebilir. Çocukluk ve yetişme döneminde kalsiyum alımı ne kadar çok olursa doruk kemik kütlesi o kadar iyi olacağından kadın ve erkeklerde yaşlanma ile ortaya çıkacak kırık riski de az olur. Kalsiyum kaynağı olarak en çok karşımıza çıkan süt ve süt ürünleri olsa da koyu yeşil yapraklı sebzeler, yağlı tohumlar, gibi birçok üründe kalsiyum oranı yüksektir.
Besinlerin 100 gramındaki kalsiyum içeriği;
Besin |
mg |
Kaşar Peyniri |
700 |
Bamya (kurutulmuş) |
678 |
Yeşil Fasulye |
480 |
Pekmez (Üzüm) |
400 |
Asma Yaprağı |
392 |
Ebegümeci |
249 |
Badem |
234 |
Soya Fasulyesi |
226 |
Fındık |
209 |
Roka |
205 |
Maydanoz |
203 |
Nane (Taze) |
200 |
Madımak |
166 |
Beyaz Peynir (Yağlı) |
162 |
Kuru Fasulye |
144 |
Patlıcan |
137 |
Barbunya |
135 |
Antep Fıstığı |
131 |
İnek Sütü (Yağsız) |
123 |
Ay Çekirdeği |
120 |
Yoğurt (Tam Yağlı) |
120 |
Biber (kurutulmuş) |
120 |
İnek Sütü (Tam Yağlı) |
119 |
Kara Lahana |
116 |
Pazı |
114 |
Susam |
110 |
Kivi |
100 |
Ceviz |
99 |
Beyaz Peynir (Yağsız) |
96 |
Ispanak |
93 |
D vitamini Eksikliği
Kemiklerimizin hem kalsiyuma, D vitaminine ve hem de birçok elemente ihtiyacı vardır. Bu elementlerin bir denge halinde olması alınıp alınmamaları kadar önemlidir. D vitamini günümüzde kanserden immüniteye, osteoporozdan multiblskleroza, kardiyovasküler hastalıklara ve diyabete kadar tüm metabolik olaylarda rol alan ve önemi giderek anlaşılan bir vitamin. D vitamini kalsiyumun emilimini arttırır, kemiğin doğru biçimde yenilenmesini ve mineralleşmesini sağlar. Kas üzerinde uyarıcı etkiye sahip olduğu için düşme riskini azaltır. D vitamini eklenmeden alınan kalsiyum yumuşak doku ve damarda kalsiyum birikimlerine neden olabilir. Bu nedenle kalsiyum D vitaminiyle birlikte alınıyorsa yüksek doz kalsiyuma gerek olmaz. D vitamini kan düzeyinin 30ng / dl üzerine çıkmasıyla kanser, otoimmün hastalıklar, Tip 2 diyabet, Tip 1 diyabet kardiyovasküler hastalık, enfeksiyon risklerinde azalma ve tüm hastalıklardan ölüm riskinde düşme bildirilmekte.
K2 Vitamini Eksikliği
K2 vitamini esas olarak bakteriler tarafından sentezlenir. Kan damarlarına ve kemiklere gider. Kalsiyum alımında özellikle damar duvarında çökelmeyi önler. Rolü, kemiklerimiz ve dişlerimiz gibi vücudumuzdaki uygun bölgelere kalsiyumun taşınmasına yardımcı olmaktır.
Vitamin K2 osteokalsinin kemik kalitesi arttırıcı işlevinin düzenlenmesinde rol almaktadır. Osteokalsinin gama karboksilasyon ile aktif hale gelmesini sağlayarak, kalsiyumu kemik hidroksiapatite bağlar. Vitamin K2, faktör -kb- ligandı osteoklastik aktiviteyi düzenleyen ana yol RANKL’ı inhibe ederek ve osteoklastogenezi azaltarak nükleer reseptör aktivatörünün modülasyonunda yer alır. Diğer veriler, kolajen birikimini destekleyen osteoblastlar olan bir nükleer reseptör olarak adlandırılan steroid ve ksenobiyotik reseptörü (SRX) aracılığıyla vitamin K2’nin osteoblastogenezi arttırdığını göstermektedir.
Düşük K2 vitamini alımı genellikle, iskelete kırılganlığı ile ilişkilendirilir. Prospektif bir çalışma K vitamin alım yetersizliğinin 38-63 yaş aralığındaki kadınlarda kalça kırığı riskinin arttığını göstermektedir.
Magnezyum Eksikliği
Kemik sağlığı açısından kalsiyum alımının arttırılmasından çok, kalsiyum / magnezyum dengesi önemlidir. Magnezyum, vücudumuzdaki her hücrenin ihtiyacı olan bir mineraldir. Magnezyum depolarının yarısı doku ve organlardaki hücrelerin içinde, diğer yarısı kemikte kalsiyum ve fosfat ile birlikte ve sadece %1’i kanda serbest halde bulunur. Kandaki magnezyum düzeyini sabit tutmak, fonksiyonların sürdürülmesi için önemlidir. Vücutta magnezyum, kalsiyum ile belirli bir dengede bulunmalıdır. Magnezyum ve kalsiyum arasındaki denge korunmazsa, kalsiyum fazlalığı vücut için toksin hale gelir ve kalp rahatsızlığına aritmilere, artritlere, osteoporoza, damar sertleşmesine, dokuların ve organların kalsifikasyonuna neden olur. Magnezyum, birçok biyokimyasal reaksiyonda ko-faktör olarak yer alır, normal kas ve sinir fonksiyonunun sürdürülmesine, kalp ritminin korunmasına ve kemik sağlamlığının devamına yardımcı olur.
Bor Eksikliği
Kuru erik, avokado, siyah üzüm, yer fıstığı, elma, brokoli gibi bordan zengin besinlere beslenmemizde yer vererek eksikliği önlenebilir.
Molibden Eksikliği
Börülce, kuru fasulye, yeşil yapraklı sebzeler, et, yumurta gibi molibden içeriği yüksek besinlerden zengin beslenmek önemlidir.
Stronsiyum Eksikliği
Deniz mahsulleri, et, kümes hayvanları, kök sebzeler gibi önemli stronsiyum kaynaklarına beslenmemizde mutlaka yer verilmelidir.
Disbiyozis
Son yıllardaki çalışmalar mikrobiyomun kemik yeniden şekillenmesi ve kemik kütlesi üzerinde etkili olabileceğini gösteriyor. Probiyotik tedavinin östrojen eksikliği olan hayvanlarda kemik kaybını azalttığı gösterilmiştir.
Prebiyotikler, tüketildiğinde, sağlık yararları sağlayarak ve kronik hastalıkların önlenmesi ve tedavisinde yardımcı olan sindirilemeyen karbonhidrat bileşikleridir. Prebiyotiklerin birtakım kronik, inflamatuar koşulları iyileştirdiği biliniyor olmakla birlikte, kalsiyum metabolizması ve kemik sağlığı üzerindeki etkilerini gösteren kanıtlar da artıyor.
Prebiyotiklerin, kalsiyum emilimini arttırdığı ve kemirgen modellerinde kemik mineral yoğunluğu ve kuvvetinin ölçümlerini geliştirdiği bildiriliyor. Büyüyen çocuklardan ve postmenopozal kadınlardan elde edilen veriler, prebiyotiklerin iskeletteki kemik döngüsünü ve mineral birikimini yararlı bir şekilde etkileyen hem kısa hem de uzun vadeli etkilere sahip olduğunu gösteriyor. Lifli diyetlerin, büyümekte olan çocuklarda mineral birikiminin en üst düzeye çıkarılması ve osteoporozun daha büyük bir risk olduğu sonraki yıllarda kemik kaybının önlenmesi için uygun ve etkili bir yöntem olabileceğini düşündürüyor.
Sodyum / Potasyum Denge Bozukluğu
İnsan türü potasyum alımı sodyum alımının 4-10 katı olacak şekilde evrimleşmişken bugün bu oran sodyum alımı potasyum alımının 3-10 katı olacak şekilde tersine dönmüş durumda. Şu haliyle doğada potasyumdan fazla sodyum alan tek memeli türüyüz. Sodyum / potasyum oranı hipertansiyonda da sodyum alımımdan daha önemli bir kriter durumunda. Sodyum alımı idrardan kalsiyum atılımını da arttırır, dolayısıyla osteoporoz söz konusu olduğunda da diyetle kalsiyum alımının hak ettiği ilgiden fazlasını fazla tuz alımına göstermek gerekir. Diyetle potasyum bikarbonat alımını arttırmak, fazla tuzun (sodyum) alımının neden olduğu idrar kalsiyum atılımını azaltır, dolayısıyla osteoporozun önlenmesine katkıda bulunur. Paketli gıdalar sodyum / potasyum dengesini bozarlar:
Sodyum potasyum dengesini düzenlemek için ilk yapılacak şey; fazla miktarda tuz içeren paketli gıdaları beslenme dışına çıkartmaktır. Potasyum desteğinin anahtar rolde olduğunu vurgulayarak, tüm bitkilerin potasyumdan zengin ve tuzdan fakir olduğunu söyleyelim. Örnek vermek gerekirse potasyum / sodyum oranı cevizde 220, mantarda 75, avokado da 70, bademde 705, maydanozda 10, karalâhanada da 10 dur. Bitkisel besinler hem içerdikleri fito besinlerle hem de alkali tuzlarla sağlığımıza katkıda bulunurlar.
Doku Asidozu
Paketli, işlenmiş gıdaların ağırlıkta olduğu, sağlıksız yağlardan ve şekerden zengin beslenme vücudumuzu yıllar boyu belirti vermeden süre giden bir metabolik asidozda tutuyor. Bu doku asidozu hem kemikten kalsiyum çekilmesini arttırıyor hem de kemik yapımını azaltıp, yıkımını destekliyor. Fazla protein alımı da asidoza neden olduğu için osteoporoza katkıda bulunuyor. Her konuda olduğu gibi protein alımında da denge esastır. Yani tıpkı gereğinden fazla protein almak gibi az almak da kemik yapısını zayıflatıyor.
Osteoporoz Önleme ve Tedavide Fonksiyonel Bakış Açısı İle Neler Yapmaktayız?
Tüm kronik rahatsızlıklarda olduğu gibi işe bağırsaklardan başlıyor ve geçirgen bağırsak var ise onarımını yapıyor ve hastalarımızı sağlıklı beslenme ve yaşam tarzı değişiklikleri konusunda eğitiyoruz.
Beslenmede Ana Prensiplerimiz:
- Paketli gıdalardan uzak durmak, beslenmede renkli sebzeleri, sağlıklı yağları, yağlı tohumları bulundurmak,
- Vitamin mineral eksikliklerinin dengeli beslenme ve gereğinde takviyeler ile desteklenmesi (Osteoporoz diyince artık sadece kalsiyum ve vitamin D değil, magnezyum, k2, bor, molibden, stronsiyumunda önemli olduğunu biliyoruz).
- Tuz alımını azaltmak, potasyum alımını arttırmak
- Protein ve sebze arasındaki dengeyi koruyarak hayvansal proteinler yerine bitkisel proteinlere ağırlık vererek latent asidozdan kaçınmak
- Mikro besin alımlarına ve aralarındaki dengeye özen göstermek
Yaşam Tarzı Değişiklikleri
- Stres kontrolü için hastaya uygun yöntemlerin bulunması,
- Uyku hijyeninin sağlanması,
- Egzersiz düzenlenmesi: Egzersiz kemik kütlesinin korunmasında etkilidir. Düzenli ağırlık taşıyıcı ve kas güçlendirici egzersiz yapılması önerilir. Yerçekimine karşı yapılan egzersizler ağırlık taşıyıcı egzersiz olarak tanımlanır. Ağırlık taşıyıcı egzersizler olarak yürümenin yanı sıra, dans, merdiven çıkma, zıplama, ağırlık kaldırma ve tenis gibi aktiviteler de yapılabilir. Kas güçlendirici egzersizler, yoga, pilates gibi denge, direnç ve postur egzersizlerini içerir. Yerçekimine karşı yapılmadığından, yüzmenin kemikler üzerine olumlu etkisi yoktur.
- Hormon dengesinin sağlanması için gerekli durumlarda biyo-eşdeğer hormon replasmanı yapılması,
- Eksik vitamin minerallerin replasmanı yapılması
Kaynakça
ATASOY, D. M. (2018). Fonksiyonel Tıp. İstanbul: US Akademi.
CAPOZZI, A., SCAMBIA, G., & LELLO, S. (2020). Calcium, vitamin D, vitamin K2, and magnesium supplementation and skeletal health. Maturitas , 55-63.
DE NIJS, R. N. (2008). Glucocorticoid-induced osteoporosis: a review on pathophysiology and treatment options. Minerva Med. , 23-43.
KÜHN, J., TROTZ, P., & STANGL, G. (2018). Prevalence of vitamin D insufficiency and evidence for disease prevention in the older population. Springer , 1-6.
SAYGILI, P. D. (2020). Osteoporoz ve Metabolik Kemik Hastalıkları Tanı ve Tedavi Klavuzu. Ankara: TÜRKİYE ENDOKRİNOLOJİ ve METABOLİZMA DERNEĞİ.
VAN DE BERGH, J. P., BOURS, S. P., VAN GEELl, T. A., & GEUSENS, P. P. (2010). Optimal Use of Vitamin D When Treating Osteoporosis. Springer , 36-42.
WHISNER, C. M., & CASTILLO, L. F. (2017). Prebiotics, Bone and Mineral Metabolism. Springer , 1-37.